Atatürk ve Din Anlayışı

Facebookta son günlerde sık sık Atatürk'e hakaret eden sayfalar açılıyor, bunların geneli şakirt, cemaatçi ve terörist kesim.Lakin neyin savaşını veriyorsunuz ? İnsanların Atatürk sevgisini engelleyerek neyi amaçlıyorsunuz oğlum ? Ülke bölünsün mü yoksa hepimiz Hümeynici mi olalım ne olalım amk ne istiyorsunuz lan? Bugün istediğini yapabiliyorsan o hakaret ettiğiniz kişi sayesinde yapabiliyorsun o olmasaydı şuan muhtemelen g.t korkusuyla yaşardın.

http://img2.blogcu.com/images/u/f/u/ufuk2008/ataturk_7.jpg

Atatürk'ün amacı dini kaldırmak veya insanları dinsizliğe itip, ateizm, deist düşünce yapısına sahip olmalarını sağlamak değildi.Atatürk'ün amacı din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmamasıydı.Neden böyle birşey istedi?
Şuan günümüzde din üzerinden siyaset yapanları görüyoruz ülkede sata sata toprak bırakmadılar biz öyle bir milletiz ki her Allah, Peygamber diyene gözümüz kapalı oyumuzu veriyoruz, canımızı verecek oluyoruz ama sonra noluyor o insan bu fırsattan istifade edip bizi kullanıyor.

Eğer Atatürk'ün yaptığını yanlış buluyorsanız s.gidin lan arabistanda yaşayın çarşaflara bürünün, orda zaten internet yasaklandı, bayansanız 15-18 yaşına girip kendinizden 30-40 yaş büyük insanlarla evlenin, arkadaşlarınızla buluşup gezemeyin, hiçbirşey yapamayın amk bunu mu istiyorsunuz bu mu sizin islam anlayışınız ?

Arapların ne kötü bir millet olduğu Hz.Muhammed gönderilmeden önce belliydi Hz.Muhammed arapların bu kötülüklerini düzeltmek için gönderildi ama günümüzde hala aynılar geçenlerde Hırka-i Şerif için milyonlarca dolar teklif etmişlerdi adamlar para kazanmak için ne yapacaklarını şaşırdı eğer hala bunlara özeniyorsanız YAZIK!!!

Neyse konumuza dönelim şimdi, Atatürk'ün din ile ilgili söylediği sözler;
  • Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.
  • Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
  • Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.
  • Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor.
  • Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dine tabii olmasi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
  • Artık Türk, cenneti değil, son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. işte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..
  • bir dinin doğal olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
  • “Türk milleti daha dindar olmalıdır... Dinime bizzat gerçeğe
    nasıl inanıyorsam, öyle inanıyorum.”
  • "Ey millet, Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, S.93)

  • "Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, sf. 66)

  • "Camilerin mukaddes minberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 1, sf. 225)

  • Din, bir ahlak sistemi ve yaşayış biçimidir. İnsanlara doğruyu ve yanlışı açık olarak öğrettiğinden dolayı, dini değerlere sahip biri, iyiyle kötüyü birbirinden ayırmasını bilir. Dinin varolmadığı bir ortamda ise yardımlaşma, dürüstlük, hoşgörü, adalet, fedakarlık gibi değerlerin hiçbirinden söz etmek mümkün olmaz. Din yoksa, ahlak da yoktur; dürüstlük, fazilet, adalet de yoktur. Bu, kuşkusuz toplumun çürümesi ve yokolması anlamına gelir.
  • Dini değerlerin, marksizm, anarşizm gibi bölücü ve terörist ideolojilere karşı en sağlam engeli teşkil ettiği tarih boyunca birçok tecrübeyle kanıtlanmıştır. Dini değerlerin ortadan kalkması halinde, kökeni marksist ideolojiye dayanan anarşi ve terörün hortlaması, terör örgütlerinin güçlenerek taraftar toplaması ve milli birliğimizi tehdit etmesi kaçınılmaz olacaktır.
  • İnsanı insan yapan ahlaki değerler geçerliliğini yitirdiği ve yokolduğu taktirde, toplumun her kesimi ve her ferdi bundan nasibini alır. Her birey sadece kendisini umursayan ve diğer hiç kimseyi önemsemeyen birer ayrı "parça" haline gelir. Tümüyle dini bir kurum olan aile ve yine kaynağı din olan evlilik müessesesi ortadan kalkar.
  • Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.
  • "Bizim dinimiz en makul ve tabii bir dindir. ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. bir dinin tabii olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
  • Muhammed Mustafa, peygamber olmadan evvel kavminin sevgisine, saygısına, güvenine erişti. Ondan sonra ancak kırk yaşında nübüvvet ve kırk üç yaşında risâlet geldi. Fahrıâlem Efendimiz, sonsuz tehlikeler içinde, tükenmez sıkıntılar ve zorluklar karşısında yirmi sene çalıştı ve İslâm dinini kurmağa ait peygamberlik görevini yapmayı başardıktan sonra gökyüzünün ve cennetin en yüksek katına erişti. 1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 262-263)

  • 1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde minberden söylemiştir:

    Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Ana yasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur’an’daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Haktır. 1923 (Atatürk’ün S.D.11, s. 94)

  • Ezan ve Kur’an’ı Türklerden başka hiçbir Müslüman milleti bu kadar güzel okuyamaz. Bunlara muhteşem müzik ahengi veren Türk sanatkârlarıdır. 1933 (Abdülkadir İnan, İki Hatıra, Türk Dili Dergisi, TDK, Sayı: 74, 1957, s. 66)
  • İlk olarak Kur’an’ın dilimize çevrilmesini istedim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye çevriliyor. Hz. Muhammed’in yaşamına ait bir kitabın çevrilmesi için de emir verdim. 1930 (Atatürk'ün S.D. III, s, 85; Ayın Tarihi, N: 73)

Devam edelim bunlar daha birşey değil.

  • Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şeyi, kadın ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleridir. Kadın ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olma zorundadır. islam ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki bugün kendimizi bir türlü kayıtları bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim, kültür ve diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileriye gitmişlerdir.

Aşağıdakini oku şimdi bizzat Atatürk'ün elyazısıyla yazılmıştır.

Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır.Fakat biz,bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.

Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük millet idi.Arap dinini kabul ettikten sonra,bu din,ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi.Bilakis,Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi.Çünkü, Muhammed-in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.Bu Arap fikri,Ümmet kelimesi ile ifade olundu.Muhammedin dinini kabul edenler,kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin , her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular.Bununla beraber,allaha kendi milli lisanında değil,allahın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, allaha ne dediğini bilmeyecekti.Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar,ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin,adeta, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, kuranı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar,Türk milletince, karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan,dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar,bir taraftan Avrupa-da, Allah kelimesinin ilası(yüceltilmesi) parolası altında,Hıristiyan milletlerini idareleri altına geçirdiler,fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler.

Ne onları ümmet yaptılar, ne onlarla birleşerek kuvvetli bir millet yaptılar.Mısır-da, belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palas pareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gah şarka, gah garba veya her tarafa birden saldıra saldıra Türk milletini, topraklarını,menfaatlerini, benliğini unutturacak, allaha mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler,felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahrette kavuşacağını vaat ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin, ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek, ahiret hayatına kavuşmak telkin edendin hissi; dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı.,davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti.Türk vicdanı umumisi, derhal, yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle(açıklıkla,ferahlıkla), büyük heyecanlarla çarpıyordu.Ne oldu? Türkün milli hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski, hakiki büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra.

Türk milleti, milli hissi;dini hisle değil fakat insani hisle yan yana düşünmekten zevk alır, vicdanında, milli hissin yanında, insani hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle müftehirdir(öğünür). Çünkü, Türk milleti bilirki, bugün medeniyetin şahrahında(büyük yolunda) müstakil ve fakat, kendilerine muvazi yürüdüğü umum medeni milletlerle, keşifleri, mütekabil insani ve medeni münasebet, elbette inkişafımızda devam için lazımdır. Ve yine malumdur ki, Türk milleti, her medeni millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle,ihtiralarıyla medeniyet alemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hatıralarını hürmetle muhafaza eder. Türk milleti, insaniyet aleminin, samimi bir ailesidir.

Türk milleti en eski tarihlerde,meşhur kurultaylarıyla,bu kurultaylarında devlet reislerini intihap etmeleriyle demokrasi fikrine ne kadar merbut olduklarını göstermişlerdir.Son tarih devirlerinde,Türklerin teşkil ettikleri devletlerde,başlarına geçen padişahlar,bu usulden ayrılarak müstebit olmuşlardır.

Kralların ve padişahların istibdadına,dinler mesnet olmuştur.Krallar,halifeler.padişahlar etraflarını alan papazlar,hocalar tarafından yapılmış teşviklerle,ilahi hukuka istinat etmişlerdir.Hakimiyet,bu hükümdarlara Allah tarafından verilmiş olduğu nazariyesi uydurulmuştur.Buna göre,hükümdar,ancak allaha karşı mesuldür.Kudret ve hakimiyetin hududu din kitaplarında aranabilir. İlahi hukuka mütenit bir mutlakıyet kaidesi önünde,demokrasi prensibinin,ilk aldığı vaziyet mütevazıdır.O,evvela hükümdarı devirmeğe değil,onun yalnız kuvvetlerini tahdide,mutlakıyeti kaldırmağa çalıştı.Bu çalışma 400-500 sene evvelinden başlar.Evvela,kuvvetin milletten geldiği ve kuvvet gayrı muktedir bir ele düşerse iştirak etmesiyledir.....

Medeni Bilgiler (sayfa: 364,365,366,367,368,369,370,402,403 )





Bunları ben uydurmuyorum bizzat Medeni Bilgiler kitabında yazıyor hadi bunları da yalanlayın şimdi hadi ?

"Herşeyden önce din anlayışını kaldırmalı­yız"

Bu soruya açıklık getireyim şimdi, eminim üstte ki cümleyi okuyunca hemen "ahaaa işte ateist olm adam din düşmanı" diye düşünenler hemen alt + F4 yapsınlar lütfen.

Cümleyi dikkatli okuduysanız anlarsınız dini kaldıralım demiyor din anlayışını kaldıralım diyor peki din anlayışı nedir ?
Şuan arabistanın ve diğer arap ülkelerinin uyguladığı aşırı şeriatçılıktır, Cumhuriyetin ilk yıllarında belirttiği gibi Türk insanı kuran'ı okuyor ezanı çok güzel okuyor ama ne yazdığını bilmiyor yukarıda ki söz bunun için söylenmiştir.

Sorularınız varsa yorum yapabilirsiniz.




Kategoriler:

0 yorum:

Yorum Gönder

Saç Bakımı | Saç ekimi forum
sayaç